SORMA BANA

Beste : Hasan Soysal
Makam: Nihavent (Düyek tarzı)

Sorma bana, bu sevda
Niçin böyle büyüyor
Baktıkça aynalara
Hayalin gülümsüyor

Dört yanımda aynalar
Sanki kalbim duracak
Bakmasam aynalara
Hayalin darılacak

Seni bir an unutsam
Hayalin öksüz kalır
Bir ağlayan var gibi
Aynalar buğulanır

02.06.1988 Karacabey

“11934 no ile Ankara Radyosu
Repertuarına kayıtlıdır”

KAFADAN GİRMEK GEREK

Biz bu oyunda oyuna kurban gittik
Ya oyun biterken soyundurulduk
Ya da kale arkasında oturtulduk

Oysa
Tüm sloganlar ezberimizdeydi
Kimler için ne terler döktük
Faul yapmayı da bilirdik
Şut çekmeyi de
Hakeme küfretmeyi de becerirdik
Adam tekmelemeyi de

Oysa
Oyun içinde oyun var dostlar
Aslında her pozisyonda
Faullük durum var dostlar
Tarafımdan da ufacık bir sunum var dostlar

Sizin elinizdekiler
Başkaların cebine
Sizlerden, efendilere küçük bir hediye

Kime küfrediyorsun
Ve de
Ne diye

Oysa
Oyunu yönetenleri sizler seçtiniz
Başınıza sizler taç ettiniz
Günlerce peşlerinden gittiniz
Kahvede, mahallede ne nefesler tükettiniz

Oysa
Kendinizi tükettiniz
Geleceğinizi tükettiniz
Neslinizi tükettiniz

Değer miydi dostlar

Bir oyun var bu oyunun içinde

06.07.2009 Eskişehir

BENİ ANMAYIN BÖYLE YASLA

 

Bu ağlamalar da nereden çıktı
Kara bulutlar mı dolaşıyor yine ufukta
Madem ki huzuruma geldiniz
Açık konuşun
Neler gizliyorsunuz o bakışta
Bana bahaneler sıralamayın
Ne kadar çalıştınız dersinizi
Ülkem ne durumda
Yurttaşlarım rahat mı bu kara kışta

Efendiler
Biz bu ülkeyi yoktan var ettik
Zevk-i sefayı unuttuk
Çoktan terk ettik
Önce vatan dedik
Uykuyu haram edip kendimize
Bağımsız bir ülke armağan ettik size
Bir yanda düşmanla boğuştuk
Bir yanda saltanatla
Sizinse maşallahınız var
Bu güzelim ülkeyi batıracaksınız
Adam kayırmakla

Sizi bir daha böyle görmek istemiyorum
İşinizin başına dönün diyorum

Hiç aranıp soruldu mu
Kağnı peşinde koşanların çocukları
Yoksa hemen unuttunuz mu
Çanakkale’de yatanları
Gece gündüz tütüyor mu fabrikalarım
Özenle korunuyor mu bıraktıklarım
Kaç santral açıldı
Kaç baraj kuruldu
Nehirde
Irmakta

Yoksa yine işin kolayına mı kaçıyorsunuz
Enerjiyi de mi dışarıdan alıyorsunuz
Şimdi kesin artık bu yası
Bu ağlamaları
Gösterdiğim hedefe ulaştınız mı
Ülkemi çağdaş ülke yaptınız mı
Niçin susuyorsunuz
Anlatsanız ya

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir
Fendir, dedim
Size asıl kaynağı gösterdim
Bana ağıtlar yakmayın
Elinizde kırık sazla
Hangi başarı gelir
Çalışırsanız bin bir nazla
Ne kadar engelle karşılaşsanız da
Zoru başarmağa alışın
Öğrenmekten yılmayın
Kendinizle yarışın

Fikri hür
Vicdanı hür
Nesiller yetiştirin bana
Adımı verin yapacağınız buluşlara
Ülkemin zamanını boşa harcamayın
Çene yapmakla
Birlik olun
Kenetlenin
Kucaklaşın
Karışın
Yeni icatlar sizi bekliyor
Daha ne duruyorsunuz karşımda
Dönün işinizin başına
Çalışın
Çalışın
Çalışın

10.11.2006 Eskişehir

 

ADINI ANARKEN ÜRPERİYORUM

“Her şey bir oyun bize. Ne yapalım, sahip çıkamadık eserinize.”

Tevhid-i tedrisat
Kapanan tekkeler
Medreseler
Kapılar
Çok parti
Politika
İmam-Hatip
Amentülü kurslar
Kolejler
Liseler
Leyliden yatılıya
Açık Öğretim
Üç aylık…
Yüz yüze
Diz dize
Toptan sınıf atlamalar

Genelgeler, ricalar
Üçlü sıralar
Otuz, kırk, elli, altmış
Temerküz kampı gibi
Birbiri üstünde yavrular

Gösterdiği mürşitte birden fırlayan
Yeni ülke
Yeni kafalar
Yeni nesiller için çırpınan
Parçalanan Atatürk
Yıl bin dokuz yüz küsur
İşte huzurundayız
Tekkeli
Takkeli
Ve bin bir çileli

Avrupa gösterdiğin yerde
Biz bıraktığın gibiyiz
Hani dilinden düşürmediğin
Cumhuriyetin bekçileri var ya
Her yılbaşı
Bütçe müzakerelerinde
Hatırlanan yavrular
İki ileri
Bir geri
Aynı geminin içinde
Mehter takımı gibiyiz

27.03.1990 Eskişehir

DERDİMİ KİMSEYE ANLATAMADIM

Sanma ki sevgini unuttum senin
İçimden çıkarıp hiç atamadım
Ağladım, yalvardım, yıllarca inan
Derdimi kimseye anlatamadım

Hatıralar gibi anarım seni
Uyuttum kalbimde; derdi, kederi
Sevgilim bırakıp, gittin gideli
Kadehin elimde, bırakamadım

Görseydin, halime sen de acırdın
Belki de yanımda biraz kalırdın
Arzuyla uzanıp dudaklarıma
Kaybolan hisleri canlandırırdın

08.06.1988 Karacabey